Araştırma Dosyası: Şampiyonluğa Hasret Büyükler

nedir büyüklerden çektiğimiz adlı yazıda sadece bizim ligimizde değil avrupa'nın önde gelen liglerinde şampiyonluk sayısı olarak büyük takımların üstünlüğü olduğunu belirtmiştik. fakat yazımızın bir yerinde de büyüklerin bile kendi aralarındaki dengenin değişmek üzere olduğunun işaretlerini aldığımızı söylemiştik. portekiz'de son 25 yılda fc porto 15 kez, benfica 7 kez şampiyon olurken sporting lisbon'un 2 şampiyonlukta kalmasını da örnek göstermiştik. portekiz'e çok benzer şekilde hollanda'da da son 26 yılı psv eindhoven 13, ajax 10, feyenoord ise sadece 3 şampiyonlukla kapamışlar. bu iki ligde üç büyüklerin yerini yavaş yavaş iki başlı bir lige bırakmak üzere olduğunu düşünebiliriz ama tarihteki başarıları sporting lisbon ve feyenoord'u ayakta tutmaya çalışıyor.

bu konu üzerinde düşünürken avrupa'da tarihinde pek çok şampiyonluklar olan ama uzun süredir başarıya hasret kalan takımlar kimler diye bir araştıralım dedik. araştırmanın ilk kısmını içinde bulunduğumuz sezon itibariyle en uzun süredir başarıya hasret olan takımlara, ikincisini de elimizden geldiğince geçmişte uzun süre şampiyon olamayan takımlara ayırdık. bu araştırmanın aklımıza düşmesinde yukardaki yazımız kadar kingsantillana'nın ofk beograd ile ilgili yazısının da payı büyüktür, yeri gelmişken söyleyelim.

şu anda hala ligin büyüklerinden görüldükleri için çaktırmıyorlar belki ama 16 yıldır şampiyon olamıyor marseille.

bu araştırmada yer alacak takımların sınırlarını da kendi liginde en az 10 şampiyonluk almış veya ülkesinin en çok şampiyonluk kazanan üç takımından biri olmuş ve 10 yıldır mutlu sona ulaşamayan takımlar olarak çizdiğimizi de baştan belirtelim. ve ilk aklımıza gelen takımla başlayalım. st. etienne fransa ligi'nin hala daha en çok şampiyonluk kazanan takımı, 10 kez ligue 1'i en önde bitirmişler. sadece 3 yıl onlarda top koşturan ama efsaneleşmesinde katkıları olan michel platini gittiğinden beri de şampiyonlukları yok. aslen platini 1982'de futbol kariyerinin muhteşem yıllarını yaşayacağı juventus'un yolunu tutmadan bir sene önce 1981'd gelmiş son şampiyonluk. ezeli rakipleri olympique lyon 6 yıldır durmadan kazanırken onlar 27 yıldır bekliyorlar. yakın gelecekte de bu özlemleri dinecek gibi durmuyor. yeri gelmişken belirtelim. st. etienne forması giymiş olup da fransız futbolunda önemli yerlere gelen tek oyuncu michel platini değil tabii ki. aimé jacquet, 13 yıl oynadığı takımda 5 kez şampiyonluk yaşamış bir oyuncuydu, 1998'de fransa'ya ilk dünya kupasını kazandıran teknik adam olduğunu hatırlarsınız. patrick battiston, jacques santini (12 yılda 5 şampiyonluk), laurent blanc, grégory coupet ve willy sagnol gibi oyuncular kariyerlerinin bir döneminde st. etienne için ter döktüler. dünya futbolundan da önemli isimler vardı st. etienne'de oynayan. kamerunlu efsanevi golcü roger milla, hollanda'nın dünya kupası finali oynayan unutulmaz kadrosundan johnny rep, yine hollandalı orta saha oyuncusu rob witschge ve zinedine zidane'ın kendime örnek aldığım oyuncu dediği slovak lubomir moravcik bu takımda oynamış yıldızlardan ilk akla gelenler.

fransa demişken st. etienne kadar uzun bir süredir olmasa da tam 16 yıldır şampiyon olamayan bir takım çıkıyor karşımıza. üstelik 8 kezle st. etienne'den sonra en çok şampiyon olan takımdan bahsediyoruz: olympique marseille. 1980'lerin sonu ve 1990'ların başındaki güzel günler 4 şampiyonluk getirmişti üst üste, avrupa'daki başarılarla birlikte. şu anda hala ligin büyüklerinden görüldükleri için çaktırmıyorlar belki ama dediğimiz gibi 16 yıldır şampiyon olamıyor marseille. tabii bu dönemi st. etienne gibi üst sıraları hiç zorlayamadan da geçirmiyorlar ama 16 yıl boyunca ikinci olsalardı bile taraftarlarını memnun edemezlerdi herhalde.

ilk 35 sezonun yarısından fazlasını ilk iki sırada bitirmiş union sg. ama bir daha bırakın şampiyon olmayı, belçika 1 ligi'ne yani jupiler league'e ne zaman dönerler, orası meçhul.

ingiltere'ye ve tabii ki liverpool'a geçiyoruz. dile kolay tam 18 yıl; 18 şampiyonluğun ardından bekledikleri süre bu liverpoolluların. tarihteki başarılarından bahsetmeye gerek yok, hatta yakın tarihte bile avrupa'da kazandıkları başarılar hatırlanacaktır. 2001'de uefa kupası'nı ve 2005'de şampiyonlar ligi'ni kazandılar, geçen sene de şampiyonlar ligi finalistiydiler. ama ne olduysa artık lig şampiyonluğu bir türlü gelmiyor, zaman zaman yaşadıkları mali krizler olabilir ama ekonomik olarak diğer kulüplerin çok gerisinde değiller, kesenin ağzını açıyorlar, yıldızlar geliyor ama nedense her türlü başarının yanında şampiyonluk gelmiyor bir türlü.

ispanya'da real madrid ve fc barcelona'nın ardından ismi üçüncü takım olarak telaffuz edilir ama madrid temsilcisi 12 yıldır la liga şampiyonluğuna hasret durumda. son yıllarda yaşananlar da gösterdi ki atlético zaman zaman ikinci ligin yolunu tutabilecek, her sezon puan cetvelinin üst sıralaraında olamayacak. belki acı bir gerçek ama sanırım doğrusu bu. onlar da liverpool'a benzer şekilde zaman zaman çok para harcıyorlar, yıldız isimlerle takviye ediyorlar kadrolarını ama liverpool'dan farklı olarak elle tutulur bir avrupa başarıları da yok şampiyonluk yaşamadıkları dönemde.

listeye almamızı yadırgayanlar belki çıkabilir. çünkü bahsedecğimiz takım 1963'de 1. ligden düşmüş, hatta 1980'de ordan da düşmüş ama sonra biraz toparlanmışlar. bugün belçika'nın en çok şampiyonluk kazanan üç takımını saymaya kalksak çoğumuz anderlecht, club brugge ve standard liége'i söyleriz herhalde. ilk ikisi doğru da standard liége'i 4. sıraya atan takım, her ne kadar 73 yıldır şampiyon olamasa da union sg adlı bir takım. şu anda belçika 2. ligindeler ama ülke futbolunun 2. dünya savaşı'na kadarki döneminin tartışmasız en başarılı takımı olmuşlar: 11 şampiyonluk, 8 ikincilik, 2 belçika kupası. sözün özü ilk 35 sezonun yarısından fazlasını ilk iki sırada bitirmişler. ama bir daha bırakın şampiyon olmayı, belçika 1 ligi'ne yani jupiler league'e ne zaman dönerler, orası meçhul.

çek cumhuriyeti'nde ilginç bir tablo çıkıyor karşımıza. dağılmanın ardından 1993'de başlayan ligi sparta praha o kadar domine etmiş ki lig tarihinde -tabii ki çekoslavakya zamanı dahil- en çok mutlu sona ulaşan 3 takımdan ikisi uzun süredir şampiyon olamıyorlar. üstelik bir tanesi hep zirveye yakın olan slavia praha. 15 kez şampiyon olmuş bu takımın 1996'dan bu yana şampiyon olamadığını görüyoruz. gerçi şampiyonluktan sonra 5 kez şampiyonlar ligine katılma hakkı elde ettiler ama gruplara da ilk kez bu sezon kalabilmişlerdi. slavia paraha'dan daha talihsizi ülke futboluna sayısız yıldız yetiştiren dukla praha. 11 kez şampiyon olmuşlar ama en son 2. ligdeydiler. 1960'larda 5 kez şampiyon olan takımın kadrosundaki en önemli yıldız josef masopust idi (1962'de avrupa'da yılın futbolcusu, 2003'de çek cumhuriyeti futbol tarihinin son 50 yıldaki en iyi oyuncusu seçildi). yine 1976 yılında çekoslavakya avrupa şampiyonu olurken kalede devleşen ivo viktor da kulübün efsanelerinden. son olarak pavel nedved'in de dukla praha genç takımında bir sezon oynadıktan sonra sparta praha formasıyla profesyonelliğe adım attığını ekleyelim. ne yazık ki 1990'larda gelen kriz dukla praha'yı başarıların çok uzağına itmiş. son şampiyonluklarıysa 26 yıl öncesinde kalmış.

danimarka'da ise en çok şampiyonluk kazanan takım hala kıta avrupasının ilk futbol kulübü olan kb. 15 kez danimarka'nın en büyüğü olmuşlar sonuncusu 1980'de olmak üzere. ancak 7 şampiyonluğu bulunan b 1903 takımıyla 1992 yılında birleşerek fc kopenhavn'ı oluşturdukları için uzun süredir şampiyon olamadıklarını söylemek doğru olmayacak. zaten fc kopenhavn da kısa sürede yakaladığı 6 şampiyonlukla kendisini oluşturan iki takımın başarılarını devam ettiriyor danimarka'da. ancak en çok şampiyonluk kazanan ikinci takıma gelirsek, bu unvanı brondby ile paylaşan b 93, 62 yıldır 11. şampiyonluğu bekliyor. bekliyor diye öylesine söyledik aslında çünkü şu anda onlar da 1. ligin uzağındalar.

1956'da gornik zabrze'nin ilk şampiyonluğundan ruch chorzow'un 1989'daki son şampiyonluğuna kadarki 33 yılın 20'sinde bu iki takımdan biri polonya'da mutlu sona ulaşmış.

isveç futbolu deyince aklımıza ilk olarak ifk göteborg ve malmö ff takımları gelecektir, biraz da ülke takımlarımızla yaptıkları maçların burukluğuyla. bir zamanlar avrupa'da fena sayılmayacak işler yapan bu iki takım kendi liglerinin de en çok şampiyon olan takımları ve avrupa'da olmasa da kendi liglerinde hala daha şampiyonluk mücadelesi verebiliyorlar. ancak, isveç'te ilk 4 yılı şampiyon bitiren ve toplamda da 12 şampiyonlukla 3. sırada yer alan örgryte is adlı takımın son 23 yılda hiç şampiyonluk kazanamadığı göze çarpıyor. aslında son şampiyonluklarını hariç tutarsak 11 şampiyonlukları ligin ilk 18 sezonunda gelmiş. ifk göteborg ile ligin en önemli derbisini oynayan bu takım şu anda 2. ligde ama yakın geçmişte marcus allback, johan elmander ve afonso alves gibi yıldızlara sahiplerdi. örgryte is ile aynı kaderi paylaşan bir diğer isveç temsilcisi de 1940'lar ve 1950'lerin müthiş ifk norrköping takımı. tomas brolin'in 1990 dünya kupası sonrasında parma'ya gitmeden önceki takımı olarak da hatırlayabileceğimiz bu takımın son şampiyonluğu da 1989'a rastlıyor. 1942-63 arasında tam 11 şampiyonluk yaşayan bu takım da uzun aradan sonra -örgryte is gibi- 1989'da şampiyon olabilmişti ama bir sonraki şampiyonlukları ne zaman gelecek bilemeyiz. ayrıca ifk norrköping'den bahsetmişken, ac milan'ın 1949'da -isveç milli takımının 1948 londra olimpiyatlarında altın kazanmasının ardından- kadrosuna kattığı ve gre-no-li diye adlandırılacak olan üç isveçli yıldızdan gunnar gren dışındaki ikisinin de bu takımdan gittiğini söyleyelim: gunnar nordahl ve nils liedholm. ayrıca yakından tanıdığımız kennet andersson da bir ara bu takımda oynamıştı. isveç kısmına son noktayı koymadan bir söz de aik için söyleyelim. isveç'in bir ara en göze batan takımı konumundaydılar ama onların da son şampiyonluğundan bu yana tam 10 yıl geçmiş.

macaristan'da kıstaslarımıza uyan ilk takım ujpest. 20 kezle ferencvaros ve mtk budapest'in ardından en çok şampiyon olan takım onlar. ama tam 10 yıldır şampiyon olamamışlar. yine de geçen sezonu 4. bitirmeleri şampiyonluğun çok uzağında olmadıklarını gösteriyor. macaristan'da dikkat çeken bir diğer takım ise ülke futbolunun en büyüğü ferenc puskas (2000 yılında 10 numaralı formasını emekli etmişler) ile birlikte altın çağını yaşayan budapest honvéd. puskas ile 5 şampiyonluk yaşadıktan sonra bir duraklamaya girmişler ama 1980'lerde yine çıkışı bulup tam 6 şampiyonluk yaşamışlar. ama 1993'te gelen 13. şampiyonluktan sonra 15 yıldır bekliyorlar, tıpkı macaristan futbolu gibi onlar da eski güzel günlerin özlemi içindeler.

polonya ligi ise tam da bu yazının özüne uygun bir lig. ülke futbolunun uzun bir dönem en başarılı takımları olan iki takım son yıllarda yokları oynuyorlar. ruch chorzow 19, gornik zabrze ise 20 yıldır şampiyonluğa hasret. 14'er kezle ülke tarihinin en çok şampiyonluk yaşayan iki takımının da başkent temsilcisi olmaması ayrıca polonya'yı eski doğu bloku ülkelerinden ayıran en önemli futbol gerçeklerinden biri herhalde. 1956'da gornik zabrze'nin ilk şampiyonluğundan ruch chorzow'un 1989'daki son şampiyonluğuna kadarki 33 yılın 20'sinde bu iki takımdan biri polonya'da mutlu sona ulaşmış. son olarak bu iki takımın bulunduğu şehirlerin (chorzow ve zabrze) birbirlerine çok yakın konuşlanan ve madenciliğin geliştiği şehirler olduğunu not düşelim.

rusya'da ise beni şaşırtan ülke tarihinin spartak moscow'dan sonra en çok şampiyonluk yaşayan ve çoğu sezon avrupa kupalarında gördüğümüz takımının 32 yıldır şampiyon olamaması oldu. efsane kaleci lev yashin ile birlikte anılan dynamo moscow'dan bahsediyorum. yashin futbolu bıraktıktan sonra sadece bir kez -1976- şampiyonluk yaşayabilen bu takım yine de rus futbolunun önemli takımlarından biri olmayı sürdürüyor dersek yanılmış olmayız.

gelelim başta da dediğimiz gibi bu yazıyı yazmamıza vesile olan takımlardan ofk beograd'a. 1939'a kadar bsk beograd adı altında 5 kez mutlu sona ulaşmışlar ama 69 yıldır şampiyonluk yaşayamamışlar. bir başka deyişle crvena zvezda (kızılyıldız) ve partizan gelmiş, onların devri kapanmış. ikinci dünya savaşı'nın başlangıcına denk düşüyor son şampiyonlukları, bu da ilginç.

şampiyonluk hasreti çeken takımlarla ilgili araştırmanın ilk kısmını burada noktalıyoruz. söylediğimiz gibi fırsatını bulduğumuzda tarihleri boyunca çok beklemiş büyüklere de değineceğiz. bu kısım geçmişte şampiyonluğa alışıp da şu anda en uzun süredir şampiyon olamayan takımlarla ilgiliydi. bitirirken söylemek istediğimiz ise yukardaki takımların çoğunun istatistikler dışında fazla bir ortak bağı olmadığı. zaten halihazırda bulundukları ülkelerin futbol yapıları ve kültürleri çok farklı. örneğin liverpool hala liverpool ve herhalde hep öyle kalacak. yakın tarihte de şampiyonluklar yaşarlarsa pek şaşırmayacağız. ancak, union sg, dukla praha ya da ofk beograd gibi belli dönemlerde ülke futbolunu kasıp kavuran takımların endüstriyel futboldaki geri dönüşleri epey zor olacak gibi. yine de bu yazıda adı geçen takımların hepsinin düşüşleriyle ilgili ayrı ayrı yazı konusu olabileceğini düşünüyorum.

3 yorum:

King Santillana dedi ki...

Gerçekten nefis bir analiz olmuş. Özellikle Portekizde ve Hollandada aslında ülkenin 2 numaralı takımları olmasına rağmen, son 20-25 yıldaki şampiyonluklar neticesinde bir nevi üçüncü takım hüvviyetine bürünen Sporting ve Feyenoord'un durumları beni çok üzer. Yani Sporting varken Porto'nun, Feyenoord varken PSV'nin daha öne çıkmaları hazettiğim bir hadise olmadı hiçbir zaman.
Ayrıca blogunuz gerçekten nefis, tam bir bilgi bankası adeta.
Tebrik eder, çalışmalarınızda başarılar dilerim..
Saygı ve sevgilerimle..

turhanatakan dedi ki...

öncelikle teşekkür ederim. portekiz'de porto'yu tutarım, ama son yıllardaki başarılarının getirdiği bir sempati değil bu. 1986/87 şampiyon kulüpler lupası finalini izledikten sonra bayern munchen'i yenmeleri sonucunda porto'yu sevdim. ardından muazzam sezonlar geçirdiler ve şu anda ülke futbolunun zirvesindeler. ama dediğinizde haklısınız taraftar sayısı olarak benfica zaten en önde, arkasından da sporting lisbon geliyordur. ben de geçmişteki büyük takımların yok olmasını sevmediğim için bu yazıyı yazdım. biraz da chelsea ingiltere'nin en köklü, en büyük 3-5 takımından biri sananlar için yazdım. ama şunu da unutmamak lazım 1980 sonrasında futbolda paranın öneminin giderek artmasıyla o dönemde parası olanlar, akıllı yatırım yapanlar öne fırladı. portekiz'de porto, hollanda'da psv sıfırdan büyük takım olmadılar. zaten sizin de dediğiniz gibi 3. büyük denecek pozisyondaydılar, sonrasında ülke ve avrupa futbolunda iyice söz sahibi oldular. biz izleyemediğimiz dönemdeki başarıları baz alıyoruz, bu doğru, ancak şu anda insanların gözündeki büyük kulüplerin çoğunluğu paranın gücüyle büyük olan/büyüklüklerini artıran kulüpler. en bariz örneği ise manchester united. tamam, geçmişleri de bir chelsea değil ama liverpool ve arsenal'den fazla tanınmalarını 1990lardaki ekonomik güce ve şampiyonluklara borçlular.

uzun oldu çok, son olarak porto ile ilgili söyleyeceğim 1982de kulüp batmak üzereyken pinto da costa başkanlığa geliyor, hala da görevinin başında ve o geldikten sonra yanılmıyorsam bir kere ilk ikiye giremedi kulüp.

turhanatakan dedi ki...

zirvedeki guzel gunlerinin anisina: kv mechelen

madem konu açıldı blogdaki ilk yazılardan birinin bağlantısını vereyim, bu yazıyla ilgili olabilecek.

LinkWithin

Related Posts with Thumbnails